CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

25 Ekim 2010 Pazartesi

uzun zamandır yemek yapmıyorum. annem yemekle ilgileniyor ben karıştırıyorum, çırpıyorum, döküyorum o kadar. ama dün misafirlerimiz gelecekti, Kipa'da gördüğüm bir mezeyi denemek için mutfağa girdim. gerçekten de güzel oldu, teşekkürler Kipa:)

Patlıcan Salatası:

Malzemeler:

  • 4-5 adet patlıcan
  • 4-5 adet kırmızı biber
  • 3-4 diş sarmısak
  • 3-4 adet sivri biber
  • Dilediğiniz kadar dolma yeşil zeytin
  • Zeytinyağı
  • Tuz, kırmızı biber
  • Sirke, nar ekşisi, limon
Yapılışı:
  1. Patlıcanlar, biberler közlenir. Kabukları soyularak iri iri doğranır. Karıştırılır.
  2. Dolma zeytinler de doğranarak karışıma eklenir.
  3. Sarmısaklar karışımın içine rendelenir.
  4. Limon suyu, nar ekşisi, zeytinyağı, tuz, kırmızı pul biber karıştırılarak sos hazırlanır. Sofraya getirilmeden 2-3 dk önce sos eklenerek karıştıılır. 

Rus Salatası:

Malzemeler: 
  • 5-6 adet patates
  • 1 çorba kasesi salatalık turşusu
  • 2-3 yemek kaşığı mayonez
Yapılışı:

  1. Patatesler haşlandıktan sonra ezilir.
  2. Salatalık turşuları ince ince doğranır.
  3. Patates ve turşular karıştırıldıktan sonra  mayonez eklenir.
  4. Dolma zeytin, maydanoz ile süslenerek servis edilir. 

işsizlik günlüğü

umutlarımı tüketmiş durumdayım. iş aramaktan da iş başvurusu yapmaktan da görüşmeye gitmekten de nefret ediyorum!!


her sabah nete girip iş ilanlarına bakmaktan bıktım! başvurduğum ilanlarda özgeçmişim bir kez bile görüntülenmemiş olması da ayrı bir dert! her sabah güne bu durumla başlamaktan bıktım.

14001, 9001, ohsas 18001, ehliyet... bunların hepsinin parayı bastıırınca alınacağını bilmiyorlar sanki. yeni mezun insan hangi ara para bulacak da bu belgeleri alacak?!

nefret ediyorum!!!!!

13 Ekim 2010 Çarşamba

19 ekim'de hiç bir şey satın almıyoruz!

bir kaç yumak renkli ip, makas, tığ ve biraz da yetenek.. tüm bunlarla yapılan bir nesnenin fiyatı nasıl olur da 80000 dolar olur? altı üstü renkli renkli iplerle yapılmış bir boyun bağı.

düşünüyorum emek deseniz bu ve bunun gibi daha nice el emeği göz nuru nesneleri Anadolu kadını sürekli yapıyor ve de satmaya kalkınca  30 tl bile etmiyor.. uyanığın biri çıkıyor, Anadolu motiflerini alıyor, işliyor, değiştiriyor, maliyeti 100 tl bile etmeyecek şeye el emeği değeri olarak milyarlar ekliyor ve satıyor! dikkatle okuyunuz 1 milyar değil 3 milyar değil 80.000 dolar! sadece bir boyun bağı.


düşünüyorum gerçekten alan var mıdır diye? vardır herhalde, adam internet sitesinden bile satış yapıyor.

Facebook'ta bu aralar bir etkinlik bir sivil direniş daveti dolaşıyor. 19 ekim hiç bir şey satın almama günü.. ben şahsen o gün hiç bir şey almayı düşünmüyorum..

en azından bir gün bile olsa zorla bize bir şeyler satmaya çalışan sisteme direnme gücünü göstermeliyiz.

9 Ekim 2010 Cumartesi

çocukla çocuk...

yaklaşık 1 haftadır kukla örüyoruz evde. en küçük kız kardeşimin ingilizce öğretmeni istemiş kuklaları.. birbirleriyle konuşturup ingilizce öğrenmeleri için.. ben aslında böyle işlerde pek becerikli değilimdir ama elimden geleni yaptım...

1 haftadır örüyoruz, dikiyoruz, oynatıyoruz, konuşturuyoruz :)





bunlar örgüden olanlar, bir de küçükken yaptığım yumurtadan olanlar var :) ama keçeli kalemler kurumadan ellediğimiz için bulaştı yüzü gözü..

ortanca kardeşi de unutmadık, en küçük kardeşle ona da bir tane hediye el kuklası yaptık...

8 Ekim 2010 Cuma

ve kış geldi...

ve beklenen geldi; kış artık yanı başımızda :) tüm yaz her cephesi güneş gören fırın havasındaki evimizde piştikten sonra sıra geldi kışa.. dün kat kat giyinip otururken aklıma yazın ter attığım günler geldi. inanamıyor insan incecik kıyafetlerle bile yandığımız günlerin geride kaldığına :)

bu yıl son 100 yılın en soğuk kışını geçirecekmişiz, "yok canım daha neler, yalan bunların hepsi" diyenlere azıcık küresel ısınma denen konuyu incelesinler derim.. ara mevsimlerin yok olacağı, dengelerin değişeceği bilinen bir gerçekti zaten..

bilimsel konuda yazmak değil niyetim, bunlarla zaten mesleğim gereği sürekli olarak ilgileniyorum.. kafa dağıtma vakti şimdi :)


binalarla çevrili dünyamızda yeşilliğe hasretiz.. biz de balkonumuzda kendimize yeşil bir dünya yarattık.. domatesimiz, yeşil soğanımız, kurumuş nanemiz, çeşit çeşit çiçeklerimiz var.. gönül isterdi ki kocaaaaman bir bahçemiz olsun, çeşit çeşit bitki ekelim, ağaçlarımız olsun...




eskiden köylerde dedelerimizin ninelerimizin analarımızın babalarımızın yaşadığı evlere burun kıvıran, beğenmeyen burjuva acaba bugün o tarz  evlere milyon dolarlar bayılacağını hayal bile etmiş miydi? önce toprağımızı sonra havamızı, suyumuzu kirleten sanayi bize doğal olan hiç bir şey bırakmadı geriye..




5 Ekim 2010 Salı

bu ben miyim ?

geçenlerde çok ilginç bir şey oldu.. tüm gün içimden tek kelime etmek gelmedi.. benim gibi konuşmayı çok seven, sürekli çene çalan birisi için oldukça ilginç bir durum bu..

aslında yeni ortamlara, yeni insanlara çabuk adapte olurum ama o gün olamadım.. ön yargılarım olmadığı halde, görünmez duvarlara tosladım sürekli..

beni şaşırtan hallerimden hiç yanıltmayan hallerime gelelim; yine grip oldum! kışa girerken, sonbahara girerken, kışın, ilkbahar yaz demeden sürekli grip oluyorum..  hasta olmaktan nefret ediyorum! ıhlamur iç, adaçayı iç içim dışım bitki oldu. severim bitkileri tamam ama bu kadar da değil!


her insan mı böyle bilmiyorum ama hastayken psikolojik açıdan da hastalanıyorum :) bıkıyorum her şeyden.. avcılardan nefret ediyorum mesela.. sokağa çıktığımda sevdiğim bir tanıdığa rastlamama durumundan nefret ediyorum. sahile inip iki lafın belini kıracak arkadaşlarımın hemen yanı başımda oturmamasından ve de yanı başımda oturan insanlardan hiç birinin benim arkadaşım olmamasından-olamamasından bıktım..

dipnot: sinirli değilim! herkes aynı şeyi söyleyip durmasın lütfen!! yetti gayrıı :)