CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

30 Ağustos 2010 Pazartesi

zoru başarmak...

yazmayalı baya oldu. yazmak istediğim çok şey var ama şu anda o kadar vaktim yok.. bazı şeyleri bir sonraki güne saklayarak günlerimi gözden geçiriyorum hemen.

bu aralar en önemli olay; annem sigarayı bıraktı!!! günde 1 paket bazen 1-1,5 paket içen annem sigarayı bıraktı.. kaç yıldır bırakmak niyetindeydi ama olmuyordu. en sonunda fiziksel olarak destek alabileceği bir yer bulduk; sigara bırakma merkezi.

yoldan geçerken tesadüfen görmüştüm, bir hafta sonra annem görüşmeye gitti.. tedavisi basit ve acısız. umarım yan etkisizdir, internette ne kadar aradıysam bulamadım yan etkisini:) bu iyi bir şey evet evet:)


cihazla sizi sigaranızdan tiksindiriyorlar, bir süre göbeğinizde bir cip kalıyor, bir de bir damla veriyorlar. sigaradan tiksiniyorsunuz ve bir daha da içmiyorsunuz. ben detaylı bilgi yazamayacam ama isteyenler buradan  ulaşabilirler.

bir de bitkisel destek tedavisi var; sarı kantaron hapı kullanmanızı öneriyorlar. sarı kantaron hapı iyi bir şeye benziyor sanki :) mutluluk veriyormuşşşş... çikolata kadar tatlı bir şeyle bunun kadar acı bir şey aynı işlevi görüyor :)

cumartesi günü anneme işlemi uyguladılar. şimdilik bol bol su içip toksinleri nikotini atması lazım. arada bir sigara içmek istediğinde damla damlatıyor, spor yapıyor, booll boooll su içiyor yaklaşık olarak günde 3 litre:) annem ki günü 2 bardak su ile bitirirdi. alışmak zaman alıyor, annemin sigara bırakma maceralarını merakla izliyoruz :)

bugünlük bu kadar, yarın yine iş görüşmesi var, bakalım ne olacak..git gel elde var sıfır :)

27 Ağustos 2010 Cuma

Referandum...

Referandum...

Bakıyorum haberlere hep aynı hep aynı. Halk ikiye bölünmüş durumda ya evet ya hayır. Her zamanki gibi, her konuda olduğu gibi yine ya siyah ya beyaz olmak zorunda hissetiriliyoruz.

Taraf olunan partiler ne derse o yapılıyor. Soruyorum çevremdekilere "Neden Evet?" "Neden Hayır?"  tam anlamıyla nedenleriyle açıklayan çok az. Parti seçmeyi fanatiklik olarak nitelendiriyor insanlarımız. Bir partiye oy attık mı tamamdır artık hep o partinin dediklerini yapmaz zorundaymışız gibi.

Ak Parti Anayasası gibi görenler evetçiler,
Sivil Anayasa olduğu için evet diyenler,
Kenan Evrene olan hınçtan ötürü evet diyenler,
CHP hayır diyor diye hayır diyenler
Ak Partiye inat hayır diyenler


Evet hayırdan ziyade "yetmez ama evetçiler" ve "boykotçular" da var.

Taslağı alıp okuyup da karara varanları tebrik ediyorum... Keşke tüm halk aynı şekilde davranabilseydi..

Rant kavgasına dönüşmeyen bir referandum oylaması yapabilseydik...

24 Ağustos 2010 Salı

heyecanla bekliyorum ; 3 Eylül!

uvvv yine kısacık bir ara vermişiz.. ama evde zaman öyle hızlı akıyor ki fırsat bulup da internete giremiyorum...

neler oldu bu kısacık arada?  Yüksek lisans için kendime hoca buldum nihayet. mülakata bir hafta kala ortada kaldım sanarken bir de baktım hem istediğim konuyla çalışabileceğim hem de sevdiğim bir hocamız kabul etti beni :) Mülakat var tabii daha önümüzde. 3 Eylülde kabul edilmek dileğiyle....

bu arada biraz rahatladık herhalde, artık sıcaklar bitti. serin serin oturuyoruz geceleri:))) gündüzleri de efil efil esiyor. ee tabii evde oturmak kolay, çalışanlara sormak lazım bu durumu.

yaz bitmeden serin serin yenilecek bir tarif ekliyeyim dedim. hem meze olarak hem salata olarak kullanılabilecek bir tarif. çok basit ve hafif..

Yoğurtlu Semizotu

Malzemeler:

  • 1-2 demet semizotu
  • 2 çorba kasesi yoğurt
  • 4-5 diş sarmısak
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağ
  • 2 yemek kaşığı pul biber
Yapılışı:
  1. Semizotunun dalları temizlenerek iyice yıkanır. 
  2. Salata tabağına alınır. 
  3. Sarmısaklı yoğurt hazırlanır. Semizotunun üzerine eklenir
  4. Arzu ederseniz üzerine yağ yakılır
 
 

21 Ağustos 2010 Cumartesi

iş iş iş....

sanırım bloga yazmadım ama ben mezun oldum. stajım da bitii. 2 hafta önce artık resmi olarak mühendistim. dün Çorluya iş görüşmesine gittim. çoğu şirkette yaptığım iş görüşmesinden çok daha rahat geçen bir görüşmeydi. ama yüksek lisans yapma durumum nedeniyle istemediler. anlayamıyorum yani tamam ben kendime yatırım yapmayayım, gelişmeyeyim peki bir ömür boyu bana iş verecek misin ?

2 sene sonra yüksek mühendis olarak karşına gelsem ooo ne güzelll ne güzell diyeceksiniz ama bugün bunun için bana ayda bir gün izin yok!

ayrıca dün yüksek lisansa da başvurdum.. bakalım ne olacak umuyorum ki kabul edilirim. çook istiiyorumm çookk:)))

neyseeeee kişisel mevzuları alıyoruzz bir çöpee postalıyoruzzz, düzelecektir, elbette, iş bulurum herhalde, kanımca, sanırsam, umarım :)

az önce fırından çıkardığım un kurabiyelerimden bahsetmek istiyorum. yıllardır ben un kurabiyesi yaparım ama bir türlü istediğim gibi olmaz. yaa sert ya şekersiz ya yumuşak ya da dağılır. geçenlerde internette gezerken bir blogda karşıma çıkan tarifi uyguladım ve bayıldım. gerçekten oldu tam fırın kurabiyesi gibi oldu. ama blogun adını unuttum, bir teşekkür etmek isterdim doğrusu...

Un Kurabiyesi

Malzemeler:

  • 4,5 su bardağı un
  • 250 gr margarin
  • 4 çorba kaşığı nişasta
  • 4 çorba kaşığı pudra şekeri
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
Yapılışı:

  1. Tüm malzemeler bir kapta karıştırılır. Kulak memesi kıvamına gelene kadar yoğurulur.
  2. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparılarak yağlanmış fırın tepsisine dizilir.
  3. Pembeleşne kadar pişirilir. Pudra şekeri serpilerek servis yapılır.
Bloga teşekkürler. Üzgünüm adınızı unuttum...


 

19 Ağustos 2010 Perşembe

"kalktım, size kek yaptım..."

Akşam çayında keki yerken fark ettim ki dün ben kek yapmıştım ve bloga eklememişim. Hemen eklemek istedim.. O kadar kek yapmama rağmen kıvamı bu kadar güzel olan başka kek yapamadım. Buyrun işte tarif :) Tarif Sofra dergisinin tatlılar kitabından...


Kuruyemişli Kek

Malzemeler:

  • 2 adet yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 2 çay bardağı sıvıyağ
  • 2 su bardağı un 
  • 1 çay bardağı süt
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 tatlı kaşığı tarşın
  • 1 paket kuş üzümü
  • 3 yemek kaşığı ceviz
Üzeri için:

  • 1 çorba kaşığı pirinç unu
  • 2 çorba kaşığı şeker
  • 1 su bardağı süt
  • 1 paket vanilya
Yapılışı: 
  1. Şeker, sıvıyağ, süt ve yumurta bir kapta çırpılır. Üzerine un eklenir kıvama gelene kadar çırpmaya devam edilir. 
  2. Tarçın, ufalanmış fındık ve ceviz, kuş üzümü eklenir.
  3. Kabartma tozu eklenerek son kez iyice karıştırılır.
  4. Margarinle yağlanmış kek kalıbında kek pişirilir.
  5. Üzeri için vanilya hariç tüm malzemeler muhallebi kıvamına gelene kadar pişirilir. İndirildikten sonra vanilya eklenip karıştırılır.
  6. Fırından çıkan kekin üzerine muhallebi koyularak servis yapılır.

kısa bir ara...

kısacık bir aradan sonra merhaba günlük!

aslında isteyerek verilen bir ara değildi bu, internetim kesildi. :( bu nedenle kısa bir süre uzak kaldım blogumdan.

son iki üç günde yediklerimden bazıları :))

Makarna Salatası


Malzemeler:

  • 1 paket makarna 
  • yarım çay bardağı sıvı yağ
  • 1 küçük şişe salatalık turşusu (yaklaşık olarak 1 çorba kasesi)
  • 1 paket konserve mısır
  • yarım şişe konserve bezelye (arzu ederseniz kendiniz bezelyeyi haşlayarak kullanabilirsiniz)
  • 2 çorba kasesi yoğurt
  • 5 çorba kaşığı mayonez
  • dereotu
  • tuz,kırmızı biber
Yapılışı: 


  1. Makarnalar tuzlu ve yağlı suda haşlanır. (sıvı yağ koymamın nedeni makarnaların birbine yapışmasını önlemek) 
  2. Soğuyan makarnaların üzerine bezelye, doğranmış turşu, mısır,dereotu eklenir. Dilerseniz sosis de ekleyebilirsiniz hatta evde bir gün önceden kalan köfteler bile eklenebilir. 
  3. Yoğurt ve mayonez ayrı bir kapta karıştırılır. 
  4. Makarnaların üzerine yoğurtlu mayonez eklenerek karıştırılır. Tuz ve kırmızı biber eklenerek tatlandırılır. 
  5. Soğuk olarak servis yapılır.

Yalancı İskender Kebap

Malzemeler:
  • 3-4 adet lavaş 
  • 2 yemek kaşığı tereyağ
  • 1 paket hazır döner
  • 1 paket hazır köfte
  • 2 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 5-6 adet domates
  • 2-3 diş sarmısak
  • yoğurt
  • tuz
Yapılışı:
  1. Lavaşlar küçük küçük doğranır. Tavada kızdırılmış tereyağda lavaşlar kızartılır. Kızartılan lavaşlar geniş bir borcama alınır.
  2. Hazır döner ve köfteler mümkünse yağsız tavada kızartılır.Kızartılan köfte ve dönerler lavaşların üzerine eklenir.
  3. Domatesler ayrı bir tavada sarmısakla ve az sıvı yağ ile pişirilir. Köfte ve dönerlerin üzerine domates sos eklenir. 
  4. Yoğurtla süslenerek servis edilir. 
  5. Arzu ederseniz üzerine tereyağ kızartılarak dökülebilir. Afiyet olsun.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

biraz limon, biraz tarçın...

akşam üzeri aniden canım tatlı bir şeyler isteyince dayanamadım girdim mutfağa:) bakındım neler yapılabilir diye, en mantıklısı en kolayından ya bir muhallebi ya da puding yapmaktı. bu sıcakta hiç zahmet etmedim, hazır puding yaptım:) ama bir kaç değişiklik uyguladım.



Malzemeler:
  • 1 paket kakaolu puding
  • 2,5 su bardağı süt
  • yarın limon kabuğu rendesi
  • çeyrek limonun suyu
  • yarım çay kaşığı tarçın
paketin arkasında yazan tarife göre puding 2,5 su bardağı sütle koyulaşana kadar pişirilir. indirmeye yakın ben limon kabuğu rendesi, limon suyu ve tarçını ekledim.

ıslatılmış tabaklara servis yaptıktan sonra, üzerini kakaolu bisküvi (parçalanmış halde) süsledim. üzerine kuruyemiş de eklenebilir fındık, badem vs. afiyet olsun :)

bugünün yemeği, sebze sote...

Malzemeler:
  • 1 adet kuru soğan
  • 1 diş sarmısak
  • zeytinyağı
  • 1 çay kaşığı biber salçası
  • 2 adet kabak
  • 2 adet patates
  • 1 adet havuç
  • nar ekşisi (soya sosu da olur ancak evde kalmamıştı:( ) 
  • dereotu, reyhan, tuz
Yapılışı:

soğanlar halka halka doğranır, rendelenmiş sarmısakla, yağda pembeleşene kadar kavurulur. biber salçası ve nar ekşisi de kavrulduktan sonrai tüm sebzeler irili ufaklı doğranmış halde tavaya atılır. sebzeler pişene dek kapak kapalı halde pişirilir. indirmeye yakın dereotu ve reyhan eklenir.

yanına yoğurtla ya da makarnayla tercih ettiğim bir yemektir ;)

"Farklı olmak zordur!"

"Farklı olmak zordur!"




...Çikolata...

Eskiden şeytan denince, kızıl boynuzlu, çatal sakallı, zıpkın kuyruklu bir cehennem zebanisi gelirdi akla...
Dipsiz fırını andıran ağzından ecel zehirleri saçan bir iblisti o...
Bizi günaha çağıran bir provokatör... lanetli bir ecinni...
Modern zamanlar, kuşkuculukla birlikte geldi.
Endüstrileşmeyle küçük dünyasının sınırlarını aşan insanoğlu, göç yolunda önce inançlarını kaybetti. Dine ait ne varsa sorgular oldu.
Böylece romantizm çağında kiliseye karşı direnişin kahramanına dönüştü şeytan... ve asırlardır kilit altında tutulan bazların zincirini çözüverdi. Yasakların yerine tutkuları koydu; acıların yerine zevkleri...
Daha önemlisi, insanoğlu şeytanın ayak izlerini gök kubbede değil, kendi içinde aramaya başladı. Cehennemde sandığını, bilinçaltında buldu.
Aslında çatışmanın tarafları iki omzumuza konmuş melekle şeytan değil, her birimizin içinde kök salmış iyilik ve kötülük duygusuydu.
Korkular yatıştı, modernite iblisle barıştı ve insanlık "romantik şeytan"la tanıştı (J- Burton Russell, Modern Dünyada Şeytan, Kabalcı / 2001).

***
"Çikolata" filmi, kırmızı pelerinlere sarılmış bekâr bir anneyle kızının küçük bir kasabaya gelmesiyle başlıyor.
Ana-kız, bağnaz kasabanın muhafazakâr dünyasında, tam da büyük perhizin ortasında, nefis bir çikolata dükkânı açıyorlar.
Ahalinin önderleri önce kuşkuyla, giderek öfkeyle bakıyor onlara... Lakin dükkândan yayılan kakao kokusu öyle davetkâr, öyle tahrik edici ki, bir süre sonra sabır taşlan çatlıyor; mümin kasabalılar bu günah çağrısına uyup birer ikişer dükkâna damlamaya başlıyor.
Ve kırmızı pelerinli cazip kadın, her gelen müşteriye, kendi damak zevkine, ruh haline uygun bir çikolata armağan ederek, onların bilinçaltında saklı kalmış aşkı, coşkuyu, nefreti, şehveti ortaya çıkarıyor.

***
Bu çağdaş peri masalının da gösterdiği gibi, güzel şeyler hep yasaktır nedense; ve bütün yasaklar güzel...
İnsanlık tarihi denen şey, insanoğlunun günaha karşı verdiği bir meydan muharebesi, bir vicdan muhasebesidir.
Lakin ilk isyan, ilk insan kadar eskidir.
Adem'le Havva'nın paylaştığı ilk elmada başlar, şeytanla suç ortaklığımız...
Ah o kahrolası merak yok mu?..
O ağaçta parlayan yasak elmayı dişleme tutkusu... Yaldızlı bir paketin altından sızan dayanılmaz çikolata kokusu...
Ah o baştan çıkarıcı vaatlerle çıkagelen ve bizi hiç tanışmadığımız hazlara davet eden kırmızı pelerinli iblisler...
En umulmadık yerde hayatımıza girer, ağzımıza bir parmak kakao çalıp o güne dek aziz, leziz, asil, sefil bildiğimiz ne varsa unutturabilirler.
Damağımıza yapışan o hınzır tat, arsız bir şeytan gibi kanımıza karışıp yoldan çıkarır bizi; içine sarmalandığımız şefkatli kundağı ihtirasın hançeriyle parçalayıp atar ve ruhumuzdaki cehennemi ateşler.
Hazlar hükümdarı, kendi yaşamımızın anahtarını sunar bize; bir buyruğuyla açtırır hayatın bütün yasak bölgelerini...

Sonunda şeytanla kol kola sürülürüz cennetten...
Ama kim bilir... belki de kovulmaktan korkup durduğumuz cennet, aslında kovulduğumuz yerdedir. Ve oraya ulaşmanın tek yolu, şeytana uyup içimizden cehennemi kovabilmektedir.
Bunu siz yapamazsanız, bir gün kasabaya gelen, hayatınıza giren bir yabancı yapar...

Tıpkı Çikolata'da olduğu gibi...

Can Dündar  (Büyülü Fener'den alıntıdır.)

Halim...



" Halim öyle halim böyle
Canım candan öyle böyle
Geçecek gidecek halim öyle "

7 Ağustos 2010 Cumartesi

"bunaldım ama ben artık bu sıcaklardan, yeter! "

"bunaldım ama ben artık bu sıcaklardan, yeter! "

tüm günümü bu ve benzeri cümlelerle geçiriyorum. dün dışarısının daha esintili olduğunu düşündüğüm için kendimi sokaklara attım, ama merkeze yürüyene kadar birşey yoktu da merkez neydi öyle? (avcılar merkez) mağazalara giriyoruz serin, dışarı çıkıyoruz sıcak. sersemledim bi sıcak bi soğuk.

ama bana yetmedi o kadar gezme, akşam da sahilde açık hava konserine gittim:) Volkan Konak pek dinlemem ama bana konser olsun, yanımda bir iki kişi olsun ben bir şekilde eğlenirim:) (her ortama ayak uydurabiliyorum vuuuvuuu!) konser nasılsı peki? güzeldi. eğlendirdi bizleri :) önyargılarından arınınca insan "ay ben dinlemem" havasında değil, "ben bu akşam eğlenirim abi" havasında gidince , sorun kalmıyor geriye.

Bugün de kendimi az sonra meyve sebze almak için semt pazarına, akşam da sahilde entel pazarına atmayı düşünüyorum. entel pazarı; bilmeyenler için açıklayayım, el işi, incik boncuk, kıyafet, kitap, çanta, kozmetik her türlü ıvır zıvırın satıldığı Ambarlı sahilinde yaz akşamları kurulan bir pazar. fiyatları uygun olup, sahilde olduğu için serindir de:)

bugunun tarifi kahvaltıdan.

Domates Soslu Sosis

Malzemeler:

  • 5-6 adet sosis
  • 1 adet domates
  • 3 adet sivri biber
  • sıvı yağ
  • tuz, karabiber
Yapılışı:

Biberler küçük küçük doğranıp sıvı yağ ile kavrulur, daha sonra üzerine dilim dilim doğranmış sosis eklenir. Sosislerin rengi değişene kadar kavurmaya devam edilir. rende domates sosislerin üzerine eklenir, domatesler pişince servise hazırdır. afiyet olsun...



Dipnot:

HALK SOFRASI PİKNİĞİ

Yer: Mehmet Akif Ersoy Piknik Alanı - Sarıyer

Tarih: 8 Ağustos 2010 Pazar

Konuklar:
  • Grup Yorum
  • Hakan Yeşilyurt
  • Erdal Bayrakoğlu
ben gidemeyeceğim ama müsait olanlar gitsin derim, güzel olacağına eminim:)
              

5 Ağustos 2010 Perşembe

sevgili günlük!

uzun zamandır depresif hallerdeydim. istanbul çorlu derken hırpalanmışım.. pazartesiden beri evim İstanbul artık.. bıraktığımız yerden 4 yıl sonra yeniden merhaba İstanbul.

havalar çook sıcaaaak. y-a-n-ı-y-o-r-u-z ötesi yok. bu ne yahu? gece uyunulmuyor; gündüz ne iş yapılıyor ne de gezmelere gidiliyor. kış çocuğuyum ben kış:) gelsin soğuk dişlerim titresin:)

herkesin evi mi çok sıcak yoksa bizim ev daha da bir sıcak mı; çözemedim. teras kata çıkamıyoruz zaten, bedava sauna! çok amaçlı bir terasımız var; gündüzleri doğal solaryum, yandaki kilerler doğal sauna, akşamları da serin mi serin bir bahçe. 

bu sıcağa rağmen yine mutfakta iş başındaydım! hem de temizlikten hemen sonra. cesaretime hayranım :)

günün menüsü; köri soslu tava tavuk, patates püre, salata, sütlaç...



Köri Soslu Tava Tavuk


Malzemeler:
  • 2 kg tavuk ızgaralık pirzola
  • 1 adet orta boy kuru soğan
  • 2 diş sarmısak (daha fazla da olabilir isteğe göre)
  • 2 çay kaşığı biber salçası (hazırlardan kullanmadım, Malatya'dan el yapımı =) )
  • 1-1,5 tatlı kaşığı köri 
  • 2 çay kaşığı karabiber
  • 2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 3 tatlı kaşığı yoğurt
  • yarım limonun suyu
Tavuklar yıkandıktan sonra bir kaba alınır. öncelikle zeytinyağı ve tuz eklenir. (ben tek tek zeytinyağı ve tuzla ovdum tavukları.) daha sonra  sotelik doğranmış kuru soğan, rendelenmiş sarmısak, yoğurt ve biber salçası eklenir. tavuklara iyice yedirilir. sıra geldi baharata, tüm baharatlar eklenir. tavuğun daha yumuşak olması için son olarak limon suyu sıkılır. tamamen harmanlandıktan sonra ağzı kapatılarak dolapta 3 saat kadar bekletilir.

servis etmeye yaklaşık yarım saat kala tavuklar tavaya dizilir. (yağ yok) kapak önce kapatılarak tavukların buharıyla pişmesi sağlanır, daha sonra kapak açılarak ters yüz edilerek tavuklar kızartılır.

Patates püresini uzun zamandır yapma çalışıyordum. ama hep kıvamda bir sorun vardı. ya çok cıvık oluyordu ya da çok koyu. ama şans eseri internette bir tarifle karşılaştım. hem blogu çok beğendim hem de patates püresini, tekrar teşekkürler:) patates püresinin tarifini isteyenlere; hanzenin mutfağı



Sütlaç

En sevdiğim tatlılardan biri sütlaçtır. aslında çok da masum bir tatlı olduğunu düşünüyorum sütlacın. sıfır yağ, bol bol kalsiyum:)


sütlaç tarifini buradan aldım. ama ben bir iki şeyi değiştirdim tarifte. indirmeye yakın sütlacın içine 2 kaşık şekerli vanilya ve yarım limon kabuğu rendesi ekledim.limon aromatik bir tat kattı, güzel oldu. denemeye değer diyorum;)

bugünlük bu kadar, bu aralar çok yorgunum.. Çorludan getirdiğim tüm kıyafetler (yazlık-kışlık-az giyilmiş- çok giyilmiş hiç fark etmez, anneme göre hepsi aynı) yıkandı, asıldı, toplandı, ütülendi, yerleştirildi. kitaplar silindi, raflara dizildi, beğenilmedi yeniden dizildi. bunların hepsi Gamze tarafından yapıldı..