CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

31 Ağustos 2009 Pazartesi

1 Eylül Dünya Barış Günü

Dünya Barış Günü...

Yarın;

Silah sesleri duracak mı ?

Atılan bombalar patlamayacak mı ?

Ölen çocuklar yaşayacak mı ?

Anası babası ölen çocuk anasına babasına kavuşacak mı ?

Farklı dllerdeki, farklı tenlerdeki feryatlar acılar bitecek mi ?

Ağıtlar yakılmayacak mı ?

Toprak ölüm, savaş kokmayacak mı ?

Değişen hiçbir şey olmayacak yarın sabah... Birkaç basın açıklaması, birkaç yazı, birkaç barış temennisi.. İşte bu kadar.

Değişen hiçbirşey olmadığı gibi barış adına atılan hiçbir adım da olmayacak.. Dünyadaki savaş gölgesi altında Dünya Barış Gününüz kutlu olsun...

Barışın olduğu bir dünyada yaşamak dileğiyle...




 Bulutlar Adam Öldürmesin
Analardır adam eden adamı
aydınlıklardır önümüzde gider.
sizi de bir ana doğurmadı mı?
analara kıymayın efendiler.
bulutlar adam öldürmesin.

Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
çocuklara kıymayın efendiler.
bulutlar adam öldürmesin.

Gelinler aynada saçını tarar,
aynanın içinde birini arar.
elbet böyle sizi de aradılar.
gelinlere kıymayın efendiler.
bulutlar adam öldürmesin.
İhtiyarlıkta aklına insanın,
tatlı anıları gelmeli yalnız.
yazıktır, ihtiyarlara kıymayın,
efendiler, siz de ihtiyarsınız.
bulutlar adam öldürmesin.
...Nazım Hikmet Ran...

Tatlı bir sürpriz; cevizli kremalı kek...

Bizim evde pişen kekin en büyük payı en küçük kardeşimindir. Normalde fazla yemek yemez ama küçüklüğünden beri keke bayılır.. Diğer tatlıları da sever ama kekin yeri ayrıdır onda :D Gece  misafirleri yolladıktan sonra kek yapabilirim dedim, sabah kalkmış erkenden dolaba bakmışş.. "Annee ablam kek yaptı mı" diye :)))

Ben de dayanamadım, kahvaltı sonrası keki yaptım. Pastamsı bir görünüşü var ama aaslında o bir kek :))) Gelelim tarife, tarif  Sofra dergisinden. Ama üstündeki şekerleri akıl etmek bana ait :D

Malzemeler:

Kek İçin;

  • 2 adet yumurta
  • 2/3 su bardağı tozşeker
  • Yarım su bardağı süt
  • 50 gram eritilmiş margarin
  • Yarım paket kabartma tozu
  • 1 tatlı kaşığı türk kahvesi
  • 1 tatlı kaşığı kakao
  • 2 su bardağı un
Krema İçin;
  • 2 tatlı kaşığı tozşeker
  • 2 tatlı kaşığı buğday nişastası
  • 1 tatlı kaşığı pirinç unu
  • 2 su bardağı süt
  • 1 çay kaşığı vanilya
Süslemek için;
  • Yarım çay bardağı tozşeker
  • Yarım çay bardağı su
  • 1 su bardağı ceviz içi
Yapılışı;

Öncelikle kek için; yumurta ve tozşekeri çırpıyoruz, yarım su bardağı süt ve margarini ekleyip çırpmaya devam ediyoruz. Kabartma tozu, kahve, kakao ve unu ekleyip kıvama gelene kadar çırpıyoruz ve yağlanmış kalıba döküp, fırında pişiriyoruz.

Kek pişerken; krema için tozşeker, buğday nişastası, pirinç unu, süt ve vanilyayı karıştırıp, muhallebi kıvamına gelene kadar pişiriyoruz.  Kıvamı koyulaşınca ocaktan alıp soğumaya bırakıyoruz.

Kek soğuduktan krema ılıdıktan sonra, kremayı kekin üzerine döküp, cevizleri yerleştiriyoruz. Küçük bir tavada şekeri ısıtıyoruz, şeker kıvam aldıktan sonra suyu ekliyoruz ve de karıştırmaya devam ediyoruz, karamelize kıvama gelince yağlı kağıda döküyoruz. Soğumasını bekliyoruz, soğuduktan sonra şekerleri kırıyoruz ve de resimde görüldüğü gibi keke saplıyoruz. Ancak şöyle bir sorun varki; zamanla dolapta da sakladığımız halde şekerler eriyip keskinliğini ve de güzelliğini yitirdi :))) Yine de görüntüsü için uğraşılır diyorsanız siz bilirsiniz, ben üşenmedim uğraştım :)  İsteyen karameli yağlı kağıtta şekil vermeden de cevizlerin üzerine dökebilir. Afiyet olsuuuuuun.  :)

Fırında Kabak; Yağsız Mücver (:

"Ben kabak yememmmmm!" diyen bir çocuğunuz ya da kardeşiniz varsa eğer; fırında kabak, kabağı sevdirecek çok güzel bir yemek.. Çıtır çıtır, bol sebzeli ve de kabaklı (; Kabak yemem diyenlere eğer içinde kabak olduğunu söylemezseniz eminim ki  severek yiyeceklerdir.

Malzemeler:

  • 2 adet kabak
  • 1 adet havuç
  • 1 adet büyük boy patates
  • 2-3  dal taze soğan
  • Yarım demet maydanoz
  • Bir avuç kadar kıyılmış dereotu ve taze nane
  • Yarım çay bardağı sıvıyağ
  • 1,5 su bardağı un
  • Yarım paket kabartma tozu
  • 1 adet yumurta
  • 1-2 tatlı kaşığı çiğ  krema; olmasa da olur, ben denemek için koydum.
  • Tuz, karabiber, pulbiber

Kabakları, havucu, patatesi rendeliyoruz kıyılımış maydanoz, dereotu,soğan  ve nane ile karıştırıyoruz. Yumurtayı, yağı, kabartma tozunu, baharatları, tuzu, kremayı ekleyip karıştırdıktan sonra, kıvama gelene kadar un koyuyoruz. Yağlanmış borcama döküp üstü altı kızarana dek pişiriyoruz. Üzerine arzu edilirse yoğurt dökülebilir, afiyet olsunnn  (:

30 Ağustos 2009 Pazar

hasta çorbası (:

Hastayken ve de açken, onu da koyayım bunu da koyayım diyerek ürettiğim çorbam (:
Aslında şehriye çorbasından az biraz çalıntı söz konusudur ama benimkisi apayrı bir çorba.. Çorbamı bu kadar övmüşken hemen tarifini vereyim.. Hastalanan birileri olursa şifa vermesi umuduyla, şimdiden afiyet olsun :)

Malzemeler:

  • 3 domates 
  • 2 diş sarmısak
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • 1 tatlı kaşığı domates salçası
  • 2 tatlı kaşığı sıvı yağ
  • Yarım tavuk suyu tablet; varsa tavuk suyu
  • 1 su bardağı arpa şehriye
  • Fesleğen, maydanoz
  • Tuz, pulbiber
 Domatesleri rendeliyoruz, tencerede sıvı yağ ile birlikte kavuruyoruz. Sarmısakları ezip tencereye ekliyoruz, daha sonra salçaları ve tavuk suyu tableti  ekleyip kavurmaya devam ediyoruz. Yaklaşık olarak 1,5 litre su ekliyoruz, kaynadığı zaman arpa şehriyeleri ekleyip tuzunu ayarlıyoruz. Arpa şehriyeler pişene kadar kaynatıyoruz.  Ocaktan indirmeye yakın üzerine kıyılmış maydanoz ve fesleğen ekleyip, baharatları ekliyoruz. İsteyen isot da ekleyebilir :) Limonla servis ediyoruz...

Çocuk demişken, Samed Behrengi dememek olmaz (:

Bilmem bilmeyen var mıdır Behrengi'yi? Çocukken okumamış olsan varsa bile, kardeşine, çocuğuna Behrengi kitabı almayan var mıdır ? Küçük Kara Balık'la yolculuğa çıkmayan? 
Öğretmen okulunda okumuş, köy köy gezip çocuklara ulaşmıştır, adalet eşitlik, direnebilme gücünü anlatmıştır.. Çocukları okurken düşünmeye teşvik eden bir yazardır, ıpırcık pıtırcık hikayeler değildir yazdıkları, büyüklerin dünyasından küçüklerinden dünyasına çocuk diliyle seslenmektedir..
Nitekim Aras Nehri kıyısında ölü bulunduğunda yüzerken boğulduğu söylenmiştir ama buna kimse inanmamaktadır.. Genç yaşta ayırmışlardır onu öğrencilerinden...



Geride bizlere bıraktığı eserler göz kırpmaktadır; Bir Şeftali Bin Şeftali,  Bir Aşk Masalı,  Ulduz ile Kargalar, Bir Günlük Düş ve Gerçek, Pancarcı Çocuk, Sevgi Masalı, Küçük Kara Balık...
 
Çocuklarınızı Samed Behrengi'siz bırakmamanız dileğiyle...

Çocuk beyinlerin kirletilmesine son!!!

Son bir kaç yıldır içime dert olan bir konudur bu.. Çocuklar için çekilen filmlerin gitgide kalitesiz ve de anlamsız olması. Burnunu kıvırınca olayları değiştiren cadılar, elini sallayınca yemeği yaptığı gibi  evi de toplayan anneler, ismini söyleyince gelen periler ve bunlara inanan çocuk beyinler... Hatırlarsanız bir dönem kendini cadı zanneden,çizgi film kahramanı zanneden çocuklar vardı..
Benim küçüklüğümde;  80 kuşağı çocuklarının hemen hepsinin bildiği Susam Sokağı vardı. Her sabah bir hevesle izlerdik kurabiye canavarını, o büyük kocaman kırmızı horozu ve de diğerlerini.. Edi ile Büdü vardı, Heidi vardı, Arı Maya vardı. Çouklar çocuktu o zamanlar. Şimdiki gibi barlara gitmeye 15inde başlayan, 16sında sigara içenler yoktu. Pencereyi açıyorum, yaz havası içeri girsin diye, duyduğum tek şey; küfür. O onun anasına,  bu şunun bacısına. Nerede kaldı bizim salak, manyak, deli bile demenin ayıp olduğu zamanlar?
Bakıyorum kardeşlerime, sokaktaki çocuklara, etrafımdaki tanıdıkların çocuklarına  ve de kendi eski zamanlarıma.. Farklar bir değil iki değil, dağlar kadar.. Gitgide popüler kültüre kurban ettiğimiz çocuklarımız.. Gitgide yitirdiğimiz değerlerimiz..
"...Çocuklara kıymayın efendiler..."

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Sonbahar...Autumn..

Hafta sonu canı sıkılanlar, iyi bir film izlemek isteyenler, Karadeniz'e doğru yolculuğa çıkmak isteyenler ve yakın geçmişimize ait bazı olayları az da olsa hatırlamak isteyenler için bol ödüllü bir film önerim var: Sonbahar...

Bir Özcan Alper filmi.. Onur Saylak filmde Yusuf adlı bir genci canlandırıyor..Yusuf;  İstanbul Üniversitesinde okuyan bir gençtir,fakat siyasi olaylara karışıp hüküm giyer.. Tam 10 yıl F Tipi Cezaevinde kalır.. Hastalığından dolayı tahliye edilir ama Yusuf artık yaşayan ölüdür.. Sonbahar gibi O da kışa hazırlık yapmaktadır...Karadeniz'in eşsiz güzel doğasında çekilen filme akıcı ve bir o kadar da etkileyici bir dil eşlik etmektedir; Hemşince..

Hemşince; Ermenicenin bir lehçesidir,Doğu Karadeniz'de kendilerini Hemşinliler olarak adlandıran Ermeni kökenli (ansiklopedik bilgidir).  fakat Müslümanlaşmış halk tarafından konuşulmaktadır...Filmde Yusuf'un annesi tarafından dile gelmektedir bu dil ve sizleri de alıp uzaklara götürmektedir...

Yusuf toplum hayatına ayak uyduramamaktadır, insanlardan kaçmaktadır, ama kendini tam anlamıyla soyutlayamamaktadır...Gürcü kızı  Eka'ya göre Yusuf bu zamanlarda yaşamamaktadır, Rus romanlarından kaçmış gibidir..

İzlenesi bir filmdir..


28 Ağustos 2009 Cuma

Yazın son demi; zeytinyağlı biber dolması

 Yazın son demlerinde biberler tükenmeden, hala tazeyken zeytinyağlı biber dolması yapalım dedik. Hem yapımı kolay, hem de lezzetli. Beş çayına, akşam yemeğine ve de  arkadaş davetinde sofralara yakışacağını düşündüğüm bir ara soğuk yemek...

Malzemeler
  • Yarım kilo biber dolması
  • 2,5 su bardağı dolmalık pirinç
  • 4 adet orta boy soğan
  • 3 diş sarmısak
  • Yarım çay bardağı zeytinyağı 
  • 3 çorba kaşığı  sıvıyağ
  • 1 adet kesme şeker
  • Bir çay kaşığı tarçın
  • Karabiber, pulbiber, nane, kimyon, dolma baharatı ve de azıcık köfte baharatı
  • 3 yemek kaşığı kuş üzümü
  • 2 tatlı kaşığı dolmalık fıstık
  • Bir kase kadar kıyılmış maydanoz ve dereotu
Soğanları, sarmısakları ve de yağları bir tavaya aldık, soğanlar pembeleşene kadar kavurduk. Ayıklayıp yıkadığımız pirinçleri ilave ettik. Pirinçler birbirine yapışana kadar kavurduktan sonra, baharatlerı ekledik. daha önceden temizlediğimiz kuş üzümü ve dolmalık fıstığı ekledik, şekeri atıp tuzunu ayarladıktan sonra tekrar kavurduk. malzemeler iyice harmanlandıktan sonra, yarım çay bardağı suyu koyup tavanın kapağını kapattık. Suyunu çektikten sonra maydanoz ve dereotunu ekleyip, dinlenmeye bıraktık..

İç malzeme demlenirken, dolmalık biberleri ayıkladık, yıkadık. İçi biberlere ufak bir tatlı kaşığı yardımıyla doldurduktan sonra tencereye dizdik. 2,5 su bardağı pirinç koyduğumuz için, 5 su bardağı sıcak tuzlu su ekleyip, kısık ateşte pirinçler pişene dek pişirdik. Ocaktan indirdikten sonra ayrı bir kaba aldığımız dolmaları soğuk servis ediyoruz..

Zeytinyağlı sevenlere afiyet olsun :)

günün menüsü (:

Yaz tatillerimde, hafta sonlarında, bayram tatillerinde annemin zorla temizlik yaptırmasından bıkıp tamam o zaman ben yemekleri yapayım sen temizlik yap diye bir teklifte bulunmamla anlaşmıştık.. O anlaşmanın üzerinden 2-3 yıl geçti  (:  



Ben bu iki üç yıl içinde her türlü yemeği yapar oldum. Baharatlarla oynamayı sevdiğim için farklı denemelerde bulundum.. Onu buna bunu şuna şunu ona kattım (:   

İstedim ki bu denemeleri yemek tariflerini de yazayım.. En basitinden Türk klasik yemeklerinden başlıyorum yazmaya.. Yeni denemeler de bu blogda yerini alacak ama zamanla (: 

Karnıyarık

Malzemeler:

  • 1 kilo patlıcan 
  • 1 limon
  • Kızartmak için; sıvıyağ

İç harcı için:

  • Yarım kilo kıyma
  • 4-5 adet soğan
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağ
  • 2 diş sarmısak
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • 1 tatlı kaşığı domates salçası
  • Bir kase kadar ince doğranmış maydanoz
  • Tuz, karabiber, kekik, pulbiber


Süslemek için:
  • Domates, maydanoz, sivri biber
Patlıcanları alacalı soyup, limonlu ve de tuzlu suda acısı çıkması için bekletiyoruz. Daha sonra patlıcanları yeteri kadar sıvıyağda kızarıyoruz. Ben çok erken kızarttım; peçetelerin üzerine yaydım patlıcanları.. Az da olsa yağı çekildi (:

Ayrı bir tavada önce kıymayı kavuruyoruz, kıyma kavrulunca yağ, soğan ve sarmısakları ekliyoruz.. Soğanlar pembeleşince salçaları ekleyip kavuruyoruz.. Tencerin dibine yapışmaya başlayınca maydanozları koyup kapağını kapatıyoruz.. Annemin deyimiyle dinlendiriyoruz (:

Fırın tepsisine patlıcanları dizip, ortalarını açıyoruz. içine kıymalı harçtan yerleştiriyoruz.. Hepsini doldurduktan sonra üstlerini biber domateslerle süslüyoruz..

Kıymalı harcı yaptığımız tavada 1 kaşık salçayla bir miktar suyu ve de bir tutam tuzu karıştırıp fırın tepsisine döküyoruz.. Su patlıcanların yarısına kadar gelmesi yeterlidir. Fırında üstleri kızarana kadar pişiriyoruz..

Pilav


Malzemeler:

  • 1su bardağı baldo pilavlık pirinç
  • 1 tablet tavuk suyu
  • 2 yemek kaşığı tereyağ
  • 2 su bardağı su
  • tuz
Yağı tencereye alıp kızdırıyoruz, pirinçleri ekleyip kavuruyoruz. Bir yandan da su içinde tavuk suyu tableti eritiyoruz.. Pirinçler tencereye yapışmaya başladğında tavuk suyu tabletli  suyu ekliyoruz; ve de karıştırıp tuzunu ayarlayıp kapağını kapatıyoruz.. Kaynamaya başlayınca altını kısıp, suyunu çekene kadar pişiriyoruz. Suyunu çektiğinde ocaktan alıp üstüne kağıt havlu örterek dinlenmeye bırakıyoruz..


Karnıyarık ve de pilavı sıcak olarak servis edip; maydanozla süslüyoruz.. afiyet bal şeker olsunnnn (:

26 Ağustos 2009 Çarşamba

ve tatil biter...

stajım bitmiş, tüm hazırlıklarım yapılmış :) hazırım tatilee..

bütün bir senenin verdiği yorgunluk, yeni yerler görme hevesim, yeni insanlar tanıma hevesim
derken düştük yollara.. ailecek bir tatil.. azıcık sakin, azıcık da hareketli ama hem sevip hem de kafa dinleyebileceğimiz bir yer bulma amacımız..

rüzgarı içime çeke çeke, bir yandan o rüzgarda Uykusuz okuma isteğimle yaklaşık 45 dakikalık feribot yolculuğundan sonra, düştük yollara.. amacımız karayolunu kullanarak geze geze gitmek:D uzun bir yolculuğun ardından kendimizi Erdekte bulduk.. derken Ocaklara doğru yollandık..

hem sakin hem de hareketli bir yer olaması açısından Ocaklar her tarza cevap verebilecek cinsten.. anneniz babanız ot
ururken bahçede, siz eğlenebilirsiniz dışarda...

bütün bunların dışında t
aze domates, biber, salça, tabiiki de zeytin, ve envai çeşit taze meyve sebze bulabilirsiniz.. kışlık hazırlık için oradan tüm alışverişinizi yapabilirsiniz :D bu kadar çene yeter, eğer dağa karşı güneşlenmek, hem dağ havası hem deniz havası solumak isteyen varsa Ocakları önerebilirim. :D

veeee sıra resimlerde..


yepisyeniyken blog...;)

düşündüm ki anlatacak, yapacak, paylaşacak çok şey var..

yemekler, şiirler, müzikler, kitaplar, filmler, konserler, okul.. kısacası hayat dolu dolu geçerken azıcık da bir yerlerde yazılı kalsın istedim birşeyler..

işte bu blog fikri böyle çıktı ortaya.. zamanla eklentilerimle zenginleşeceğine inanıyorum senin sevimli blog..