CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Güzelyalı-Trilye-Mudanya-Cumalıkızık! Bursa Yolcusu Kalmasın!

Bugün bilgisayarımda fotoğraflarımı karıştırırken fark ettim; geçen ay bir Bursa programım vardı. Ancak her zamanki gibi onu da yayınlamaya fırsat bulamadım. Velhasıl geç olsun güç olmasın diyerek Bursa turumuza başlıyoruz.

İdo'nun yeni bir uygulaması var; İdobüs. Kabataş-Güzelyalı arası 2 saat ve fiyatı akıl almayacak derecede ucuz! Gidiş dönüş 7TL. Her ne kadar korka korka binsem de Güzelyalı'ya ayak basmayı başardık. Akşam güneşinin tadını çıkarta çıkarta arkadaşımı bekledim, daha sonra iki Bursalı beni en çok sevdikleri yere götürdüler; Trilye'ye!!  Henüz bir ergenken okuduğum Yüreğim Seni Çok Sevdi diye bir kitap vardı, o kitapta bahsi çok geçmişti bu yerin ve de ben deli gibi merak ediyordum.

İki yanı yemyeşil yoldan vurduk kendimizi yukarı, sanırım bir dağ dolandık indik çıktık indik çıktık Trilye merkeze vardık. Aman Tanrım minicik sevimli evler, incik boncuk dolu dükkanlar, taze balıklar, taze meyveler, şarap satan dükkanlar ve tabii ki zeytin ve zeytinyağı satan sevimli dükkanlar. Bayıldım bayıldım bayıldım! Sahil şeridinde 4-5 adet sevimli cafe var, birisine oturup gün batımını izleyip sohbet ederek bu güzel havayı ciğerlerimize çeke çeke biralarımızı yudumladık.

Not: Sahildeki sevimli, 70ler 80ler havasını yaşatan cafenin sahibi sana ne kadar imrendim, cafeni ne kadar kıskandım anlatamam!


 Trilyeden sonra kendimi FSM'de buldum; İstanbul'un Taksimi diye takdim ettiler burayı. Oturacak yer bulmamız yaklaşık yarım saatimizi aldı, her yer tıklım tıklım her yer kalabalık. Leman Kültürde bahçede bir yer bulunca atıverdik kendimizi. Geceyi arkadaşımda geçirdim, annesinin evde açtığı muazzam su böreğini de midemize indirip uyuduk. Su böreğini tanımlayacak kelime bulamıyorum o nedenle kısa geçiyorum; çünkü kelimenin tam anlamıyla muazzamdı!



Sabah erkenden yollara vurduk kendimizi, çook merak ettiğim Cumalıkızık köyüne gidiverdik gayri. Muhteşem bir köy kahvaltısı ile; ki altta fotoğraflarını göreceğiniz üzere güne başladık.



Cumalıkızık ile ilgili daha da yazabilirdim ancak fotoğraflarla anlatmayı tercih ediyorum. Ben eriklerin fotoğrafını çekerken teyze çok şaşırdı, "aa bir de fotoğrafını çekiyor biz erikten bıkmışız, görmek istemiyoruz" dedi. Çok güldük teyzenin bu laflarına : ) Nitekim erik bıkılacak gibi değildi, iki kiloyu aldık kolumuza doladık. Geze geze yedik.


Hızını alamayan Gamze bir paket de kara dut yedi!


Sanırım Cumalkızık'ın en meşhur şeyi; böğürtlen ve ahududu. Ben de İstanbula dönerken iki kavanoz alıverdim.







0 yorum: